Önlerinde ve artlarında, onları kuşatan göğe ve yere bakmıyorlar mı hiç? Dilersek yere geçiririz onları, göğün bir parçasını başlarına yıkarız; şüphe yok ki bunda, mabuduna dönüp teslim olan her bir kula elbette bir delil var.
Türkçe Harf çevirisi
efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm mine-ssemâi vel'arḍ. in neşe' naḫsif bihimü-l'arḍa ev nüsḳiṭ `aleyhim kisefem mine-ssemâ'. inne fî ẕâlike leâyetel likülli `abdim münîb.
İngilizce Çevriyazım
Afalam yaraw ila ma bayna aydeehim wama khalfahum mina alssamai waalardi in nasha nakhsif bihimu alarda aw nusqit AAalayhim kisafan mina alssamai inna fee thalika laayatan likulli AAabdin muneebin
Ve andolsun ki biz, Davud\'a, katımızdan lutfettik, üstünlük verdik. Ey dağlar dedik, onunla beraber tenzih edin beni ve ey kuşlar, siz de ve ona, demiri yumuşattık.
Ve Süleyman\'a da rüzgarı ram ettik, sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol ve ona bakır madenini, sel gibi akıttık ve cinlerden, huzurundan iş işliyenler vardı Rabbinin izniyle ve onlardan, emrimizden çıkana yakıp kavuran azabı tattırırdık.
Kalelerden, heykellerden, büyük havuzlara benzer çanaklardan ve sağlam, yerinden kalkmaz kazanlardan ne isterse yaparlardı ona; ey Davud soyu, şükredin ve kullarımdan pek azı şükreder.
YaAAmaloona lahu ma yashao min mahareeba watamatheela wajifanin kaaljawabi waqudoorin rasiyatin iAAmaloo ala dawooda shukran waqaleelun min AAibadiya alshshakooru
Mukadder ölümünü hükmettiğimiz zaman da sopasını yiyen kurttan başka hiçbir mahluk, öldüğünü bildirmedi onlara; yere yıkılınca anlaşıldı ki cinler, gizli olan şeyleri bilselerdi aşağılatıcı azap içinde kalıp durmazlardı.